ÖZELLİKLER
Tutluca’nın esas kurulduğu yer olan yukarı mahalleye gitmek için eskiden aşağı mahalleden yola çıktığınızda, “İskele yolu” boyunca akasya ağaçlarının sunduğu o muhteşem çiçekli manzara, o doyulmaz koku ve her adımda insanı adeta dinlendiren koyu gölge size eşlik ederdi. Ama günümüzde bu ağaçların büyük bir bölümü yol genişletilmesi nedeniyle kesilmiş durumda.
Tutluca’ya ilk girişte virane bir köy ilkokulu, ziraat binası ve lojmanı sizi karşılar. Bu okul, şu an harabe bir vaziyette olan mezarlığın yanındaki ilk yapılan okul ihtiyaca cevap vermediği için 19701’lerde yapılmıştır. Bugün bu ikinci ilkokul da hizmet vermemektedir. Köyümüzün öğrencileri, taşımalı eğitimle Bozkurt’taki okullarda eğitimlerini sürdürmektedirler. Köye yapılan ziraat binası ve lojmanı da artık işlevini yitirmiştir.
Köyün merkezine gelindiğinde, hemen, rengarenk boyasıyla, yedi oluklu ihtişamlı mimarisiyle ve şırıl şırıl sesiyle sıradan bir yapı olmadığını ifade eden köy çeşmesinin dikkatinizden kaçması imkansızdır. Bu çeşmenin kenarında bir de büyük havuz vardır. Çeşme 1951 yılında yapılmıştır. Çeşmenin suyuyla köylüler, hem kendi ihtiyaçlarını karşılar, hem hayvanlarını sular, hem de bahçelerini sulardı. Şimdiler de ise, yalnızca hayvan ve bahçe sulamada kullanılmaktadır İçene ferahlık veren bu su; kışın ılık, yazın ise buz gibi serin akmaktadır. Hatta, bayram sabahları sabah namazı vakti ile bayram namazı vakitleri arasında çeşmenin oluklarından zem zem suyu aktığı rivayet edilir.
Köy kahvesi ile bu çeşme arasında boş bir alan bulunmaktadır. Bu alan köylüler tarafından “Gavenin önü” namıyla tabir edilir. Eskiden düğünler ve bayramların bu alanda yapıldığı, köyün otogarı olarak kullanıldığı yaşlılar tarafından anlatılmaktadır.
Köyün batı tarafında “Dede” denilen, kocaman çam ağaçlarının da bulunduğu ormanlık bir alan bulunur. Bu ormanlık alanın zirvesinde bir mezar bulunmaktadır. Daha önceleri taş bir yapıdan ibaret olan bu yapı, köyümüz muhtarlarında Cafer Tayyar ÖZTÜRK tarafından türbe tarzı modern bir görünüme kavuşturulmuştur. Mezarın, Ali Dede adında bir zata ait olduğu söylenmektedir. Ali Dede’nin bir asker olduğu tahmin edilmektedir. Ayrıca, Ali Dede’nin mezarının bulunduğu bu ormanlık alanı da koruduğu söylenir. Şöyle ki, yöredeki hiç kimse Dede’deki ormanlık alandan değil yaş ağaç kesmeye, küçük bir çam kozalağı almaya dahi cesaret edemezmiş. Çünkü böyle bir şey yaparsa evinin o gece yanacağına inanılırmış. Burada ki kurumuş odunların yalnızca camide ve okulda kullanılmasına özen gösterilirmiş. Belki, şimdilerde buralarda yıllanmış çam ağaçları bulabilmemizi Ali Dede’ ye borçluyuz.
Dedede her yıl geleneksel olarak “yağmur duaları” yapılmaktadır. Son yıllarda bu gelenek her nisan ayının ilk haftasında daha büyük katılımlarla gerçekleştirilmektedir. Yağmur duasında rahmet için önce Allah’a dua edilir, daha sonra köylülerden toplanan paralarla yapılan hayır yemekleri tüm konuklara ve köylülere dağıtılır. Şimdilerde Dede’nin altında küçük bir piknik alanı oluşturulmuştur. Bu piknik alanı köyümüzün bir hayır severi (Mehmet ŞENTÜRK) tarafından yaptırılan bir çeşme ve muhtarlık tarafından yaptırılan ocaklar, masa düzenleri ve WC’ler ile daha işlek bir hale getirilmiştir.